Böyle bir genelleme yapılabilir mi bilmiyorum ama kendi adıma konuşacak olursam ben alay mağduru olduğumu ailem dışındaki herkesten deli gibi saklardım.  Hatta aile derken de çekirdekten bahsediyorum. Şu anda halen çok yakınımda olan bir arkadaşımla okulun bahçesinde yürüdüğümüzü hatırlıyorum da…Arkamızda iki-üç (arkamı dönmeye cesaret edemediğimden sayılarını bilmiyorum) çocuk benimle ilgili bir şeyler söylüyorlardı. Arkadaşımın benim lakabımdan haberi olmadığından bıdı bıdı bir şeyler anlatıyordu. Bense onun anlattıklarına konsantre olmakta çok zorlanıyordum çünkü bir an önce oradan yok olmak istiyordum. Yıllar sonra en yakınımdaki insanlardan biri olan kendisine benimle bizim okulda çok dalga geçtiler dediğimde çok şaşırmıştı. Ne garip…Oysa insan anlatsa ne kadar rahatlar… Ama o an düşünememiştim nedense bunu. Şimdiyse gelip bu blogu açıyorum. Zaman sen çok güzel bir şeysin 🙂 Herneyse konuya dönelim. Neden saklıyoruz? Ya da saklıyor muyuz?

D. diyor ki…

Yayınlandı: Mayıs 16, 2011 / Paylaş & Rahatla

Savunma mekanizması olarak alay

Selamlar,

Ben doğdum, annemi ve babamı bir arada görmedim. Büyüdüm. Ailem alkolik doluydu. Annem yoktu. Şişkoydum. Hâlâ da şişkoyum zaten. Babam öldü. Falan filan. Bir arkadaşım şöyle derdi: “Hepimizi Allah yarattı, onu Kemalettin Tuğcu!”

Bütün bunlara rağmen alay edilen bir çocuk olmadım. Ya da az oldum. İlkokul ikide bir kızın “Annen Yalova’da inekleri mi yalıyor?” sorusunun beni ağlattığını hatırlıyorum, o kadar. Tabii arada yürüyüşümle, şişkoluğumla falan dalga geçmişlerdir ama ben de bütün bu alaylara alay edenlerle birlikte güldüm. Ailem anormal olduğu için insanlar biraz acıyordu bana, böylece alay etmiyorlardı.

Sonra bir sabah uyandığımda kendi kendime bir savunma mekanizması oluşturmuş olduğumu keşfettim.

İnsanlara babamın mesleğini “ölü bilgisayar mühendisi”, ailemi “anneler sıçar gibi çocuk yapar, bırakıp gider bizim ailede” veya “bizim ailede alkolik olmayanı aileden saymazlar”, kendimi “ben de böyle obezim işte”, “otistiğim biraz”, “cüce olduğum için bidi bidi…” diye anlatıyordum. Her şeye her an gülmem gerektiğini düşünüyordum. Kendimle ne kadar dalga geçersem insanların bana acımasından kurtulurum diye can havliyle bütün aileme, kendime, hiç durmadan hakaret ettim. Pis, iğneleyici bir alaycılıkla kendime saldırdım. Gerçi yararını görmedim de diyemem. Zamanla insanlar “Bu da böyle deli!” dediler. Kimse benimle uğraşmadı.

Fakat ben bu hakaret işini abarttım. Sonunda da kendimle alay edebilmenin verdiği rahatlığın bende çeşitli kompleksler yarattığını gördüm. Kendi alaylarım üzerimde etkili olmuş, insanlara abartarak anlattığım şeylerin gerçekliğine inanmıştım.

Sanırım hâlâ da bundan çok farklı bir durumda değilim.

Sevgiler

Hikayem burada nasıl yayınlanacak?

Yayınlandı: Mayıs 16, 2011 / alaysizbolge

Çok basit. Alaysizbolge@hotmail.com’a hikayeni yolla, ben hemen yayınlayayım 🙂 Sitede bir arkadaşa bakıp çıkmaya geldim deme, klavyene kuvvet yaz bir şeyler.

Gizem diyor ki…

Yayınlandı: Mayıs 15, 2011 / Paylaş & Rahatla

ben madalyonun öbür yüzüyüm.
yani alay edilen değil, alay eden kişiyim.idim.
özellikle çocukluğumda ve ergenlik yıllarımda.
Ben anadolu liselerinin son 7 yıllık öğrencilerindendim, yani 12 yaşında düşüp 19 yaşında çıkanlardan. O 7 yıl boyunca hayatında görmediği eziyeti benden gören zavallı arkadaşlarım.

O yıllarda neden o kadar önemseniyor bilmiyroum ama boyu sınıftaki en kısa hatunlardan dahi kısa olan, diğer erkeklerin sakalı bıyıgı cıkarken yüzü bebek poposu gibi olan zavallı Ahmetçik bana nasıl hayır duaları yollamıştır düşünmek istemiyorum.

Çocukla o kadar alay etmişiz ki ailesine anlatmış ağlaya ağlaya :/ anne babası okulu basmıştı :(
bunu şimdiki sosyal çevremde dile getirince inanamadı kimseler, ne ara ve nasıl bu kadar değişebildim bilmiyorum ama o zaman neden o sekilde davrandığıma dair birkaç fikrimi paylaşmak istiyorum.

1.etrafımdaki birçok çocuk aynı şekilde davranıyordu, bu bir topluluğa ait olma biçimiydi. Bahsettiğim dönemde boyu 1.68 olan bir çocuk olarak ben ait olduğum “normal boylular” grubunun davranışını sergiliyrodum ve bunun zalim olmakla filan ilgisi yoktu. sadece olması gerekeni yapıyor benim gibi “normal” olmayan kişiler üzerinden espriler yapıyor eğleniyor, eğlendiriyordum.

2. Ahmet’in bundan bu kadar rahatsız olduğunun farkında değildim, bana göre hava hoştu, biraz parmak ucuna yükselebilsem burnum yıldızlara değebilecek kadar uzuuuuuuuuuuuuunnndum çünkü. Fiziksel olarak +78900987 bonus puanına sahiptim ve Ahmetin ne hissedebileceğinin farkında olmak bir yana böyle bir hissiyatın var olabileceğinden bile habersizdim.

3. Eğlence hayatımın merkezindeydi ve hedonik bir yaşam tarzına sahiptim. Tarihi bir konak olan okulumun tahta koridorlarına tebeşirle 128 basamağı olan seksek çizerek zıp zıp oynamak, spor salonunun kapısını kırıp trambolinde aman eteğim aman donum demeden zıplamak gibi şeyler olağandışı gelmiyordu. (aslında hala gelmiyor) keyif aldığım sürece herşey mübahtı, Ahmetle öyle dalga geçerken de çok eğleniyordum

Şu anda aklıma gelmeyen ama var olan bi’dolu bahanem de çıkar biraz deşsem eminim…

sonra ne oldu da değişti, daha duyarlı hale geldim?
İnsanları söylediklerimle değil kütlemle ezebilecek duruma geldiğimde mi dank etti kafama acaba bu tip şeylerle dalga geçmenin kırıcı birşey olabileceği?

Emin değilim.

Aslında hepimiz hayvanız, ne kadar törpüleyip durdurabiliyorsak o kadar insan oluyoruz derim hep, belki biraz daha törpüledim ben de.

Lisede etrafımdaki insanların birçoğundan nefret eder hale geldim, gördüğümde kendimi anımsatıyorlar bana, halbuki ben kendimi hep tertemiz masum, su damlası gibi hatırlamak istiyorum.

çocukken de böyle traji-komik hadiselere mahal verirdim, dili dönmeyip Galleria’ya galegila diyen annemin arkadasını herkesin icinde bozmak, siz cüce misiniz insan mısınız diye sorular yöneltmek gibi doğal patlamalarım olurdu.

Şimdi sadece incedeeeen inceden yapıyorum ve kimseyi kırmamaya dikkat ediyorum.

Belki 3-5 yıl sonra yine bir değişime tutulurum, başka bir şekle bürünürüm.
bilemedim.
bekle ve gör

                                                                                                12 Mayıs 2011

Arzu diyor ki…

Yayınlandı: Mayıs 15, 2011 / Paylaş & Rahatla

Merhaba, bana bu imkani veren yetkili kisiye tesekkur ediyorum…

Orta mektepten itibaren hayatimin her doneminde bir veya birden fazla konuda alaya maruz kaldim, cogu zaman gulumseyerek gecistirdim, bazen de karsimdaki insanin ergen zorbaligi derecesine gore ondan daha fazla gulup “kendimle barisikmisim” izlenimi uyandirmaya calisarak yasadim bu sorunu…

Eskiden cok zayiftim, kollarim, bacaklarim bildigin cop gibiydi ve boyum da yasitlarima nazaran oldukca uzundu, herkes bana safinaz derdi, hatta bazen de “temel nerde nihohaha” seklinde salak sakalar yaparlardi, bir kendini bilmez matematik ogretmenim de olayi fark etmis ki, bir gun bana sinifta “safinaz” diye seslenerek diger ogrencilerine ne kadar sakaci, “kafa” bir ogretmen oldugunu kanitlamaya calismisti, o gun eve aglayarak dondum ve neden agladigimi soran aileme de arkadasimla kustugumuzu soyledim. O gun yalan soyledigim icin allah belami versin, eger dogruyu soyleseydim aradan gecen bunca yil boyunca o ogretmenime kufretmek ve onun olmesini dilemek zorunda kalmazdim cunku, babam okul idaresine giderek gerekeni yapar, icabinda o herifin tum sinif onunde benden ozur dilemesini bile saglardi. Oysa su an o ogretmen yuzunden matematikten nefret ediyorum, bir gun bir cocugum olur ve bir arkadasiyla hasbelkader dalga gecerse de kendisine siddet uygulamayi falan dusunuyorum… Daha da beteri var, ben zayif olmaktan da hic hoslanmiyorum, su ara biraz balik etliyim, herkese “of ya cok kilo aldim” diye dert yansam da, aynaya baktigimda goruntumden gayet hosnut kaliyorum, ilerde obez olursam, bunun sorumlulari gecmiste zayifligimla dalga gecen arkadaslarim ve matematik ogretmenim gurcan bey’dir… Gurcan adundan dahi tiksiniyorum ya, o derece…

Bir baska sorunum daha var, ben iyi niyetli bir insanim ve arkadasim bana bir sey soylemisse otomatik olarak “dogru” oldugunu dusunurum, yani durup dururken neden bana “yalan” soylesin ki? Ancak maalesef bu ozelligim kimileri tarafindan “saf”lik olarak betimlenebiliyor… Mesela bir arkadasim, babasinin kendisini dovdugunu soyluyor ve ben de bu durumu ciddi bulup uzuluyorum, konuyu aileme aciyorum onlar da bu durumla alakali bir girisimde bulunuyorlar ve olay buyuyor. Daha sonra bana yalan soyleyen kisi “yaavv ben saka yapmistim, bu saf da hemen inanmis” gibi malcasina bir savunmayla cika geliyor ve suclu ben oluyorum, cunku temiz kalplilikle yardim etmek istemistim… İsmimi “kek” koyuyorlar. Hatta bazen ben fark etmeyeyim diye giyabimda benden “uzumlu” diye bahsediyorlar… Sonra da ben iste boyle asiri supheci, guvensiz bir insan oldum. İnsanlara guvenmiyorum deyince de “akrep burcusun, ondandir” diyenleri sokmak istiyor ve beni sizler yarattiniz demekle yetiniyorum…

Neden zamaninda mudahale edip, benimle ustte sozunu ettigim konularda alay edenleri susturmadim… Cunku o zaman da adim “sakadan anlamayan, eglenmeyi bilmeyen, alingan” falan olacakti ve belki de hic arkadasim kalmayacakti. Yalniz kalmaktan korktum ergen yasimda… Bu nedenlerle alakali uzun konusmak, tartismak lazim ama simdi yoruldum…

Bu blog fikri icin tesekkur ediyor ve kutluyorum, hakkaten cok ihtiyacim vardi.

                                                                                                  14 Mayıs 2011

S.E. diyor ki…

Yayınlandı: Mayıs 15, 2011 / Paylaş & Rahatla

selamm
sevgili alaysız bölgem, öncelikle hayırlı olsun.
alaysız bölgem beni çok üzüyolar biliyo musun?tüm eski sevgililerim beni dış görünüşümden dolayı istemediler. belki ayrılma nedenim bile bu oldu. napim ben? eskiden de 101 dalmaçyalı diye okulda dalga geçiyolardı :(

                                                                                                                  12 Mayıs 2011

Benim hikayem

Yayınlandı: Mayıs 14, 2011 / Paylaş & Rahatla

Selam Alaysız Bölge sakinleri,

Ben burayı açıp kaçmadım tabii ki, benim de bir çok hikayem var. 11 yaşında özel bir okula girdim ve o giriş bu sitenin kurulma sürecinin başlangıcıdır. Elbette ki daha önce de alaylardan bir miktar nasibimi almıştım çoğumuz gibi. Örneğin saçım olduğum bir ameliyattan dolayı kısacık kesilmişti ve yan apartmanlardan birinde oturan bir çocuk “erkek misin, kız mısın belli değil” demişti (Bu arada sanırım bu da daha iki sene evvel kendi elimle saçlarımı kısacık kesmemde ve kendi isteğimle o halimle gezmemde önemli bir etkendir) Sonradan çok ağlamıştım. Ancak yine de bu okuldaki kadar sistemli bir alay edişle daha önce hiç karşılaşmamıştım. Nereden nasıl başladı bilmiyorum ama bir anda okulun her yanına yayıldı benim “namım”. Bazen deve oluyordum, başka bir zaman at, başka bir zaman domuz, bazen de geyik. Ha dinozor da oldum. Bu hayvanlar birbirine hiç benzemiyor değil mi? Enteresan işte! Hepsi bana benziyormuş meğer o zeki çocukçukların bol kıvrımlı beyinlerine göre. Eninde sonunda ben tüm kızlar 1.40 küsurlu boylardayken 1.60 boyunda olan, sivilceli, gözlüklü, diş telli, ha bir de bunlar yetmezmiş gibi yeni ameliyat olmuş (ve yine saçlarının bir kısmı kesilmiş), dolayısıyla saçlarını yana taramak zorunda olan bir freak idim onlar için. Alay etmeleri için süper malzeme. Ayrıntılara şimdilik girmeyeceğim. Bol zaman var nasıl olsa. Ancak okul arkadaşlarımın bu eğlenceleri bana 10 yıllık psikiyatr paraları, bolca antidepresan, can sıkıntısı, zırlama, kompleksler olarak geri döndü. Sonra bir de baktım ki ben aslında değişmişim, hiç onların tasvir ettiği gibi değilim. Karşıma çıkan insanlara kendimi böyle ezik gördüğümü söylediğimde şaşırmaya başlamışlar. Hatta bazen olayı anlatmadan dalga geçicilerimi yolda gösterdiğimde arkadaşlarım “sen bunlarla dalga geçiyordun değil mi, şaka yapıyor olmalısın” tepkileri verir olmuşlar. Ama nafile. Gerçi zaman yaraları hafifletti, hatta artık kabuk bayağı bir kalın. Ancak bu blog ile beraber yaraların izlerini de (hepimizinkilerle birlikte tabii ki) yok etmeyi umuyorum. Şimdilik bu kadar. Görüşürüz Alaysız Bölge. Sözünü bitiren bölgenin kapısını kapatsın, biri cerayanda bırakmasın!:)

In A Better World

Yayınlandı: Mayıs 14, 2011 / Alay mevzusunu konu alan filmler

http://www.imdb.com/title/tt1340107/

Ben X

Yayınlandı: Mayıs 14, 2011 / Alay mevzusunu konu alan filmler

http://www.imdb.com/title/tt0953318/

Alaysız Bölge Nedir?

Yayınlandı: Mayıs 12, 2011 / alaysizbolge

Alaysız Bölge özellikle okulda (ama kimbilir belki de mahallede, sitede, yolda ve akla gelmeyen herhangi bir yerde) alaya/dalga geçmeye maruz kalmış insanların biraraya gelerek iç döküp ferahlayacakları sanal bir buluşma mekanıdır.

Canını mı sıktılar? Seni üzüp mutlu mu oldular? Gel buraya, başla yazmaya. İster adını sakla, ister saklama. İster fotoğrafını koy, ister koyma. Yeter ki yaz. Zamanla göreceksin ki senin gibi pek çok insan var benzer deneyimler yaşayan. “Sevgili Alaysız Bölge” diye başla sanal günlüğüne…Paylaş içindekileri, biriktirme içinde şikayetlerini, böylece canın biraz daha az sıkılır belki.

Ha bu arada buranın iki temel kuralını da unutma: 1) Küfür, kıyamet yok. 2) Kimseyi aşağılamak yok.

Hadi ben “hoşgeldin” deyip susuyorum, söz senindir artık 🙂